“Ne söylediğini; kime ve ne zaman söylediğini unutma” buyuran Hz. Ebu Bekir (R.A)’in sözünü özümsemek,
“Üç şey, üç şey olmadan pâyidar olmaz : Ticaretsiz mal, tartışmasız bilgi, siyasetsiz saltanat” diyen Sa’dî’nin nasihatini anlamak,
“İki şey akla uymaz: Biri, söylenecek yerde susmak; diğeri, susacak yerde konuşmak.” hikmetini serdeden Sa’dî’yi hissetmek,
“Her köle âzâd edilince sevinir.İlâhi! Ben sana köle olduğu için seviniyorum.” buyuran Hz. Mevlâna’yı hissetmek için,
“Üzerindeki kürkün bir parçasını lütfetseniz de teberruken üstümde taşısam” diye Beyazid-i Bestâmi Hazretlerinden istekte bulunan talebesine “Oğlum! Sen çalış da adam ol. Yoksa, Beyazid’in kürkünü üstünde taşımak değil, derisini yüzüp içerisine girsen bile faydası olmaz.” cevabındaki mânâyı sezmek için,
“Allah (C.C)’tan bir gün gâfil olursan, o anda şeytanın yakını olursun.” buyuran Feridüddin Attar’ı işitmek için,
“Ey benim itimat ettiğim dostlar! Benim nefsimi öldürün ki, hayatım katlimdedir.” diye mânevî sarhoşlukla yalvaran Mansur’u duyabilmek için,
“Tabiinden İmam-ı Şa’bî’ye bir mesele sorduklarında “Bilmiyorum” diye cevap verince “Sen ulemâdan iken bilmiyorum demeye utanmıyor musun?” diye çıkışmışlar da, Şâ’bî (Hz.): “ Melekler, Cenâb-ı Hakk’ın yakını iken “ Seni bütün sıfatlardan tenzih ederiz, senin öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yok…”(Bakara Sûresi, Âyet : 32) demeye utandılar mı?” diye cevap vermesindeki nükteyi idrak için,
“Nâ’mahrem, yüzüne bakmakla gözlerin cünüp olunca, ona nedâmet yaşlarıyla guslettir.” diyen Mevlânâ Cami’in edeb ve haya ölçüsünü anlamak için,
İbrahim (A.S)’in henüz peygamber olmadan önce yıldızı, sonra ayı ve sonra da güneşi güçlü zannedip, birinin ışığının diğeri tarafından izâle edildiğini görünce “Batanları sevmem” (En’am Sûresi, Âyet: 76) demesinde yakaladığı hakikatı yaşamak lazım.
“Hâdis (sonradan olan), kadîme (Allah’a) yaklaşınca,(denize düşen bir damla suyun eseri kalmadığı gibi) eseri kalmaz.” diyen Cüneyd-i Bağdâdî’yi idrak etmek için,
Mukaddes Kitabımız Kur’anın, kelime manalarından birinin de “okumak” olduğunu ve O’nun ilk emrinin “Yaradan Rabbinin adıyla oku!” (Alak Sûresi, Âyet:1) hitabıyla geldiğini anlamak için okumak lâzım…
“Cennetin anaların ayakları altında olduğunu, vatan sevgisinin imandan sayıldığını” (Hadis meâli) bilmek için okumak lâzım…
“Sende en iyi neyse dostuna onu ver” diyen Mevlânâyı,
“Yalancı devleri yok etmek için dev aynaları kırmak yeterlidir” diyen Arif Nihat Asya’yı
“Tilki, kümesini iyi tanıyor diye ona bekçi yapılmaz” diyen H.Turuman’ı,
“Silginiz kaleminizden önce bitiyorsa yanlışınız çok demektir.” diyen J.Jenkıs’i,
“Allah bir, kapısı bindir.” diyen Sezai Karakoç’u,
“Boyasına güvenen halılar güneşten korkmaz” diyen Arif Nihat Asya’yı,
“Çevrelerine uymak için kendilerini yontanlar, tükenip giderler” diyen R.Hull’ü,
“İnci deniz dibinde, çerçöp vurmuş sahile” diyen Muhammed İkbal’i,
“Zorluklar, başarının değerini artıran süslerdir.” diyen Molier’i,
“Körler çarşısında ayna satma, sağırlar çarşısında gazel atma.” diyen Hz. Mevlânâ’yı anlamak için gerçekten okumak lâzım.
İnsan düşünmeden edemiyor: “ Acaba bu yazıda sağırlar çarşısında gazel atmak mı oluyor?” inşallah değildir. Ama, her hâlükârda okumak lazım.Yanlışın yanlış olduğuna dahi o yolla ulaşmak mümkün.
Umulur ki okuyanlar bir gün Yunus Emre’nin “İlim, ilim bilmektir /İlim, kendin bilmektir/ Çün okudun bilmezsin / Ha bir kuru emektir.” diye nitelendirdiği noktaya varırlar…
Umulur ki, okuyarak;
“Acemi marangozun talaşı, tahtasından çok olur.” diyen A.Guiterman’ın sözünü ettiği acemilerden,
“Serseri, cahil bırakılmış çocuğun büyümüşüdür.” diyen Muhammed İkbal’in dediği sergerdelerden,
“Kabuğunuza vurulan boya zamanla içinize işler” diyen Nurettin Topçu’nun bahsettiği sahte boyalardan,
“Nutuklar, sahte fikirleri saklamak için atılır.” diyen W.Osler’in bahsettiği pespâye sözlerden,
“Kim daha akılsızdır dersiniz? Karanlıktan korkan çocuk mu, yoksa ışıktan korkan büyük mü?” diye soran M.Freehili’nin hakikatten korkan büyükler diye nitelendirdiklerinden kurtulmuş oluruz.
Beşikten mezara kadar ilim tahsili islâmın emri değil mi? Hem “Davul çalınmasa bile bayramdan ne eksilir.” (Hz.Mevlânâ) sözünü unutmamak lazım…
Miktat EYÜPOĞLU – Gönül Penceresinden Makaleler 5
“Anne kalbi, çocuğun okuludur.”(H.W.Beecher)
Yorumlar (2)
Yorum Ekle