KUTLU DOĞUM HAFTASI Vesilesiyle

Kutlu Doğum Haftası

Memleketimizde, 1989 yılından beri KUTLU DOĞUM HAFTASI adıyla, Sevgili Peygamberimiz’in doğumunun; dünyaya, insanlara ve insanlığa getirdiği rahmet, bereket,sevgi ve kardeşilik mesajları gündeme geliyor.O’nun hayatı tahlil ediliyor, O’nun mesajalrı tetkik ediliyor…

Yüce Rabbimizin : “(Resûlüm) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”(Enbiya Sûresi, Âyet : 107) buyurduğu O şanlı peygamberin varlığı sebebiyle; kıyamete kadar gelecek olan insanlara KUR’AN isimli mutlak ölçü olan Allah Kelâmı ile, Hz. Peygamberin sözleri, fiilleri ve tasvip ettikleri işlere topluca verilen isim olan SÜNNET isimli ölümsüz bir rehber bırakıldı.

Hani, Allah Resûlü de dünyanın gelmiş ve gelecek en güzel hitabesi olan Veda Hutbesi’nde :  “Ey insanlar! Size iki emanet bırakıyorum ki onlara sımsıkı sarıldıkça asla yolunuzdan şaşırmazsınız.Dikkat edin, onlar da Allah’ın kelâmı Kur’an ve benim sünnetimdir…” buyurmuştu.Bu mesajı iman kulağıyla duyan, gönül evinde yoğuran ve bu emanetlere ihlasla sarılan mü’minler tarih boyunca izzet ve vakarla islâmı temsil ettiler.Dünyalık olarak insanların gönüllerinde, uhrevî olarak da Rahman’ın katında nail olacaklarına ulaştılar…

Asırlar geçip de bu emanetlerden uzaklaşıldıkça bunalımlara düşen insan toplulukları, âlemlerin nuru olan Hz. Muhammed (S.A.V)’e samimi bağlılıkları tescil edilmiş bulunan Mevlâna’ları, Yûnus’ları, Hacı Bektaş’ları, Ahmed Yesevileri ölümlerinden yüzyıllar sonra yâd etmek ve anlamak lüzumunu hissetmedik mi? Bu yanlış mıydı ? Hayır.

Akl-ı selim sahibi insanlar Yunusların, Hacı Bektaşların ve emsali madde ve mânâ kahramanlarının mâneviyat değirmenlerinin suyunun yani, kitabî ismiyle feyzlerinin ve hareket noktalarının kaynağının Hz. Peygamber olduğunu bilmekte ve anlamaktadırlar…Bir takım insanlarımız bunun zorundan ve içine düştüğü çirkef hayatın bataklıklarından kurtulmak için anlamışlarsa da, bir takım insanlarımız bu gerçeği hiç unutmamışlardır ki bu gök kubbe başımızda duruyor…

Evet… Peygamberimizin doğumunun ve bu kutlu doğumun, bu ilahi müjdelere vesile olan olayın hatırlanması güzel olduğu kadar anlamlıdır da…

Denizi bardakta kaybeden müflisler gibi, imanını ve iman cevherinin yansımasından oluşan bütün mâneviyatını kaybetmiş toplumlar da Kutlu Doğumu hatırlamaya muhtaçlar. Bu, öylesine bir ihtiyaç olmuştur ki, gönülleriyle de kılıçlarıyla da küfrün hizmetinde olan pek çok şaşkın ve merhamete muhtaç insan bu vesilelerden medet ummaktadır. O, gerçekten anlatılmalıdır… O, gerçekten anlaşılmalıdır. Bütün insanlığın kurtuluşu, bütün insanların saadeti O’nun getirdiği mesajların anlaşılmasına ve yaşanmasına bağlıdır. Bu, kimsenin yorumu değil, Kitabın hükmüdür, Allah takdiridir. Allah korkusu taşımayan insanların dünyayı nasıl bir arenaya çevirdiğini hep beraber seyretmiyor muyuz? Mazlumların feryatlarını, masumların, kapıların eşiğine kadar akan temiz kanlarını görmüyor muyuz?

İnsanlık çok iyi bilmelidir ki, hesap Allah’ın hesabıdır; hüküm, Allah’ın hükmüdür.O’na döneceğiz, yaptıklarımızdan O’na hesap vereceğiz… Allah’ın verdiği rızık, akıl, irade nimetleriyle  Allah’a savaş ilan edenler, hukukunu çiğneyenler, zulmedenler eğer Allah  hidayet vermezse ve bu halleriyle daru’l-bekâya göçerlerse Doğum’un, gerçekleri anlamaya vesile kılınmasını, Rabbimizin hidayetimizi daim kılmasına vesile olmasını niyaz ediyorum.

Ben, her vesileyle zikrediyorum ki , şu fani dünya hayatında kâfir, putperest, Mecusi, Hristiyan, Yahudi veya ateist olmak kolaydır. İnsan, Kitab- Sünnet tanımaz, nefsinin emrine itaat ederse doğrudan bunlardan biri olur çıkar.Zor olan Müslümanlıktır. Zira, onun ölçüleri var. Onun itikat, ibadet, ahlâk ve muamelatına riayet etmeyen insan ona nisbet edilemez.Biz, isteriz  ve arzu ederiz ki bütün insanlar Müslüman olsun. Zira, Allah’ın takdiri de budur, rızası da bundandır.

Bu vesileyle , bu Kutlu Doğum Haftası’nın “Ne yapıyoruz? Niçin yaşıyoruz? Ne olacağız? Ne hesap vereceğiz ?…” sorularını düşünmemize vesile olmasını Yüce Rabbimden  niyaz ediyorum.

Öyle bir zamana geldik ki, oturmak mı, yürümek mi, kaçmak mı, ölmek mi, yaşamak mı hayırlı, gerçekten kestirmek zor?!.. Ebu Hüreyre (R.A) den rivayet edilen bir hadiste  Resul-i Ekrem (S.A.V) : “ Bir takım fitneler olacaktır. O fitnelerde oturan, ayakta durandan; ayakta duran, yürüyenden; yürüyen, koşandan hayırlıdır.Kim o fitnelerin başında dikilirse, fitneler onu yıkar.Her kim, o fitneler zamanında sığınacak yer bulursa, hemen oraya çekilsin.” (Müslim, C.11 Hadis No :2886) buyuruyorlar. O zamanda mıyız, bilmiyorum?!..

Sahabeden bazıları, Peygamberimizin vefatında “Kıyamet kopacak” beklentisine girerek etrafında olan – bitene  aldırış etmemeye başlamışlardı.Biz ise birdörtyüz küsür yıl sonra dünyaya öyle yerleşiyoruz ki…

Kutlu Doğum haftasının tefekkürümüze, tezekkürümüze vesile olması dileğiyle saygılar sunuyorum .. .

Miktat EYÜPOĞLU

Gönül Penceresi Makaleler 3

“Alçak kimse, hünerle başa çııkamadığı kişiyi arkasından çekiştirmeye başlar.(Sa’di)



Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Ekle